İLKEL KAYGILARLA YÜZLEŞME


Bebeklerin gelişimlerinin sistematik olarak gözlenmesi gözlemciye; hem bebek hem de ailesinin ilkel duygusal süreçleri, hem de bu karışık durumla ilgili olarak kendi tepkisiyle yüzleşme fırsatını verir. Bu bölümün amacı; bu deneyimin, potansiyel terapistleri klinik çalışmalara hazırlamadaki önemini anlatmak olacaktır.

Genel çerçeveyi oluşturmak için öncelikle çocuk psikoterapistlerinin eğitiminde bebek gözleminin önemini açıklamalıyım. Bu teknik ilk kez, savaş sonrası dönemde çocuk psikoterapistlerine özel bir eğitim geliştirilmeye çalışılırken, çocuk analisti Esther Bick tarafından ortaya konmuştur. Öğrencilerden her hafta düzenli olarak aynı saatte, bir aileyi bir saat süreyle ziyaret etmeleri ve gözlediklerini ziyaret sonrasında olabildiğince ayrıntılı şekilde kaydetmeleri istenir. Çıkarsamalar, spekülasyonlar ve kişisel tepkiler genelde kaydedilmez. Öğrenciler aşağı yukarı beş kişiden oluşan küçük seminer grubuna dahil olurlar. Bu grup, bir seminer lideri ile her hafta bir buçuk saatlik toplantılar yapar ve gözlemdeki materyali ele alır. Seminer liderlerinin farklı yaklaşımları olabilirse de, genelde bütün öğrenciler sırayla “bebekleri” ile ilgili sunumlarını yapar ve deneyimlerini tartışmak için her dönemde iki kez bütün bir seminer süresine sahip olurlar. Gözlemler ve seminerler iki yıl boyunca devam eder.

Seminerin amacı, eldeki verilere dayanarak bebek ile annesi ve gözlem sırasında orada bulunan diğer aile bireyleri arasındaki duygusal olayları incelemektir. Gözlem sırasında orada bulunan, bebeğin bakımına yardımcı olan dadı veya bebek bakıcısı da gözlemin bir parçası olabilir. Amaç; bebek ve diğerleri (gözlemci de buna dahil) arasındaki ilişkinin gelişimini tanımlayabilmek, davranışın ve iletişim örüntülerinin bilinçdışı yönlerini anlamaya çalışmaktır. Zaman içinde, aile etkileşiminin tipik dinamikleri hakkında oldukça fazla bilgi elde edilir. Aile üyelerinin kişiliklerinin ve ilişkilerinin altında yatan, iç dünyalarına ait özellikler belirginleşir. Özellikle bebeğin kişiliğinin oluşumu, yapısal ve mizaç faktörleri arasındaki etkileşim, çevredeki eksiklikler ve yeterlilikler değerlendirilebilir. Gözlemcilerin çoğu, gözledikleri bebeğin ne hissettiğini gerçekten anladıklarını hissederler. Bu yalnızca bebeğin içi dünyasıyla empati kurmak değil, bu iç dünyanın şeklini ve yapısını algılamak, içselleştirilmiş nesne ilişkileri örüntüsünü anlamak demektir. Bu nedenle bebek gözlemi, hem erken çocuk gelişimi eğitimine hem de aile yaşamını anlamaya yarayan mükemmel bir giriş niteliğindedir. Bebek gözlemi; çocuk psikoterapistleri için bilinen bütün eğitimlerin merkezi olduğu gibi çocuklarla çalışan diğer uzmanların profesyonel gelişimleri için de çok değerlidir.

Bu faaliyete bu kadar fazla eğitim zamanı ayrılmasının akılcı sebepleri şöyle özetlenebilir: duygusal gelişimi öğrenmek -burada bebeğin kendisinden bahsediyoruz-  ve kişinin gözlemlerle ilgili kendi tepkilerinden ders alması. Bundan kastımız; kişinin ziyaretler sırasında aile içinde kendine nasıl bir yer bulduğu, ailenin farklı üyeleriyle kurduğu özdeşimler; anksiyeteye, belirsizliğe ve çaresizliğe verdiği tepkiler, gözlemlerin yarattığı duygusal etkinin sonucu olarak kişinin kendi kişisel problemleri ile yüzleşmesidir.

Gözlemler klinik dışı bir mekanda yapılır. Gözlemcinin güvenilir, mütecaviz olmayan, dostane ve ilgili bir şekilde orada bulunma sorumluluğu vardır. Bu deneyim, öğrenciye de klinikte çalışma istek ve yeteneğini keşfetmesi için iyi bir şans verir. Bu anlamda kişinin psikoterapist olarak çalışmaya uygunluğunu, hem kendisine hem de eğiticiye göstermesi açısından bu çalışmayı klinik öncesi eğitimin önemli bir parçası olarak görmekteyim. Halihazırda bu seçim yapılmışsa, yeni başlayan terapistler için bu çalışmanın bazı yönleri; yoğun duygulara maruz kalma, kişinin bir duygusal alana doğru çekildiğini fark etmesi, dengesini korumak için çabalaması, tanıdık olmayan karmaşalarla yüzleşmesi özellikle değerlidir. Öğrenmenin bu evreleri W. R. Bion’un, bir entelektüel faaliyet olan “bir şey hakkında öğrenme” ile bir şey yada biri hakkında gerçekten “bilmeyi” sağlayan “yaşayarak öğrenme” arasında yaptığı ayrımla bağlantılıdır. Bu, duygusal derinlik ile donatılmış bir bilgi türüdür.

Seminerde yapılan çalışma; öğrencilere özellikle aktarım ve karşı aktarım öğelerini tanıtması açısından çok önemlidir. Örneğin öğrenciler, daha aileyle ilk telefon konuşmalarından itibaren beklemedikleri bir muamele ile karşılaşabilirler. Kendilerini tanıtırken; aile ortamında bebeklerin gelişimi ile ilgilendiklerini ve öğrenmek istediklerini, bunun profesyonel çocuk gelişim eğitimlerinin bir parçası olduğunu söylemeleri gerekir. Ruh sağlığı veya terapi ile ilgili konulara değinmekten kaçınılmalı, bebeğin gelişmekte olan ilişkileri, yeterlilik ve faaliyetlerinin üzerinde durulmalı ve bu gözlemin ailenin günlük yaşamında gözlemciden dolayı bir değişiklik olmadan yapılmak istendiği belirtilmelidir. Genelde aileler (özellikle anneler) gözlemciyle ilgili farklı beklentiler içindedir. Bazıları gözlemciyi özel bilgilerle donatılmış bebek bakım uzmanı gibi görürken, bazıları ise, bebek bakımı ve hayatın zorluklarını hakkında çok öğrenmesi gereken biriymiş gibi düşünür. Seminerde deneyimlerin paylaşılması hem gözlemcilerin ailedeki pozisyonlarını hem de bu pozisyonun annenin iç dünyasından gelen bir beklentiye işaret etmesi açısından çok yararlıdır. Öğrencilerin ailede gözlemci olarak bulunmalarını kolaylaştırması için mutlaka gerekli bir takım kişisel bilgilerden fazlasını söylememeleri önerilir. Diğer bir nokta da; öğrencilerin pasif değil, anneyi, bebeği ve diğerlerini takip eden alıcı dinleyiciler olarak gözlem yapmalarıdır. Elbette aileyle ilişkiler ilerledikçe gözlemcinin rolü de gelişecektir. Bebek oyunlara ve daha sonra da konuşmaya başladığında bu rolün üzerinde daha çok çalışmak gerekecektir.

Doğum sonrası ilk haftalarda anne ve bebeğin yaşadığı anksiyete ile gözlemcinin göreve yeni başlamasının getirdiği anksiyeteyi birbirinden ayırmak gerekir. Ancak bu iki anksiyete kaynağı kişilerin kapsayıcılık kapasitelerine bağlı olarak, durumu zorlaştıracak yada kolaylaştıracak şekilde kesişebilir.

Öncelikle yeni bir gözlemcinin tipik kaygılarına bakalım ve bunların ilkel yönlerini inceleyelim. Genelde bütün seminer grubu gözlem ortamının mütecaviz olabileceğinden endişe ederler. Sadece ziyaret etmiş olmak için değil, küçük bir bebeğin bakımını yakından izlemek için insanların özel hayatlarına girmiş olurlar. Annenin yeni doğmuş bebeğini beslemesi, yıkaması, tutması ve yeni bebeğine verdiği tüm tepkiler hem kendisinin hem de gözlemcinin hayatlarında çok hassas anlardır. Genelde duygular yüzeyde değil fışkırma halindedir. Gözlemci, anne-bebek ilişkisinin mahremiyetiyle, genellikle emzirme girişimleri sırasında ve elbette bebeğin fiziksel bakımının ayrıntıları ile yüzleşir. Bebeğin küçük vücudu, sallanan başı, derisinin hassaslığı gözlemci için (çocuk sahibi olsa ya da profesyonel olarak bebeklerle çalışmış olsa dahi) genellikle şaşırtıcıdır. Gözlemci, konumundan dolayı bir bebeğin yanında bir yetişkinin sahip olmayı beklediği aktif rolü üstlenmez. Bu mesafede bebeğin duyuları daha yoğun etki bırakırlar. Bebeğin deneyimleri ile yakından özdeşim kurmanın yanında, gözlemci bu yeni durumda bebeğini tanımaya çalışan anne ile de özdeşim kuracaktır. Bu durum ilk kez bebek sahibi olan bir anne için etkileyicidir, ancak deneyimli anneler için de durum aynıdır çünkü her bebek yeni bir bireydir.

Gözlemciler izlemelerinin, bu özel ve yakın ilişkiye zarar verecek şekilde etkilemesinden kaygı duyarlar. Bu kaygı, seminer gruplarına çalışmanın yöntemi ile ilgili ciddi eleştiriler şeklinde yansır. Grup saldırgan bir röntgenci gibi davranıyor olmaktan endişe eder. Seminer lideri bu kaygıları açıklayarak bu konu üzerinde çalışmalı ve gözlemcilerin görevin gerekleriyle, bu görevin saptırılmasından (örneğin ailenin yaşadığı zorluklarla dalga geçip başarıyla yaptıkları şeylerden hiç bahsetmemek, olayın fiziksel ve özellikle cinsel boyutlarıyla ilgili çocukça yorumlarda bulunmak) nasıl korktuklarını ayırt edebilmeleri için yardımda bulunmalıdır.

Bu anne-bebek çiftini gözleyen gözlemcinin kendi infantil benliği de uyarılacağından, gözlemin bağlamı, eğer üzerinde çalışılmazsa, gözlemcinin eyleme vurmasına neden olabilecek biçimdedir. Gözlemcinin içinde bir çok şekilde çatışmalar ortaya çıkacaktır. Örneğin kendini rekabetçi bir anne, ihmal edilmiş bir kardeş, yardımsever bir büyükanne veya dışlanmış bir üçüncü şahıs gibi hissedebilir. Kendi bebekliğindeki bilinçdışı hisleri, anne (gerçek veya potansiyel) olmakla ilgili arzuları ve korkuları uyanacaktır. Erkek gözlemcinin rolü bu durumda daha da hassastır, çünkü ilk günlerde eğer anne bebeği emziriyorsa bu fiziksel yakınlaşmayı izlemek batı toplumları için dahi (eğer orada bulunan erkek annenin eşi değilse) alışılmadık bir durumdur. Bu durum belki erkek eşin de ortamda bulunması yada annenin ziyaret saatlerini emzirme saatlerine göre yeniden ayarlaması ile tolere edilebilir.

Bu endişeleri, gözlerimizi kullanmadaki bilinçdışı anlamlardan kaynaklanabilir. Gözler, yardım, ilgi ve güvenilirlik hissedilmesi için işlev görse de, bir saldırı, olumsuz duyguları yansıtma (“yeşil gözün nazarı” gibi), bize verilenden fazlasını almaya çalışma (anahtar deliğinden bakmak gibi) aracı da olabilir ya da çarpıtmalarla gerçek görüntü bozulabilir (örneğin lunaparktaki kahkaha aynaları gibi).

Gözlemi ayarlamanın pratik yönleri ve ilk ziyaretler sırasında kişinin uygun davranabilmesi bir ilişkinin ilk aşamalarındaki her tür belirsizliği yansıtır ve bu konunun üzerinde durulmalıdır. Bu deneyim, öğrenciler klinikteki ilk vakalarıyla karşılaştıklarında iyi bir alt yapı olacaktır. Kendini nasıl tanıtacağı, odada nerede duracağı, ne zaman oturacağı, ceketini çıkarıp çıkarmayacağı, ikram edilen çayı içip içmeyeceği, yeni bebeğin gelişi ile birlikte evdeki bir diğer küçük çocukta oluşan baştan çıkarıcı, müdahaleci, istismar eden ya da tutturucu davranışlara nasıl tepki vermesi gerektiği, gözlem sırasında yeni gelen kişilere nasıl davranmasının uygun olacağı, ziyareti nasıl sonlandıracağı önemli meselelerdir. Ne kadar konuşması gerektiği, kişisel sorulara verdiği yanıtlar ve kısacası kişisellik ve profesyonellik arasındaki ilişkiyi nasıl sağladığı, seminerlerde tekrar tekrar üzerinde durulan çok önemli konulardır. Kişisel çözümler üzerinde çalışmak ve olumsuzlukları düzeltmek veya onlarla baş etmeye çalışmak zor bir mücadeledir.

Örneğin daha ilk ziyaretinde bir anne, acil birkaç iş için dışarıya çıkması gerektiğinden, gözlemciden bebeğe bakmasını istemiştir. Gözlemci bir çelişki yaşamıştır. Hem evle ilgili sorumluluklarıyla, özen isteyen bebek bakımını (eğer yerinden oynatırsam bebek uyanır) bir arada yürütmeye çalışan bu yeni anneye yardım etmek ister hem de anne ve bebek ile bir arada olmasını gerektiren gözlem ortamını sağlamaya çalışır. Hem ilişkiye olan ilgisini sürdürüp hem de anneyi gücendirmeden ya da yardım edilmemiş hissettirmeden bu durumla nasıl baş edecektir? Bir başka ikilem yaratan durum da çoğu annenin gözlemcinin uyuyan bebeğe bile ilgi duymasını anlayamamasıdır. Bebek uyuyorsa gözlemcinin canı sıkılmasın diye sohbet etmeleri gerektiğini düşünürler veya gözlemciden uyuyan bebeğe bakmasını ve uyanınca kendilerini uyarmasını beklerler. Bir kere kabul edince, artık bebek bakıcısı gibi algılanmanın önüne geçmek çok zordur. Bu gözlemci de anne ve bebeği tekrar birlikte görebilmek için aylarca uğraşmıştır. Bu çaresiz anne de bebeğin bakımı için güvenilir bir yardımcı bulduğunu düşünür ancak bir başka düzlemde de gözlemcinin kendisini değil yalnızca bebeği izlemeye geldiği, kendisinin dikkatli ilgiyi hak etmediğine dair düşüncesi pekişir.

Bu örnek, gözlemcinin görevinin zor bir yönüne dikkat çeker. Anneye bir yetişkin gibi davranırken onun infantil düzeyde farklı tepkiler verebileceğini akılda tutması gerekir. Bebek bakıcısı gibi işlev görmesi beklenen gözlemciler bize, bastırılmış ve sosyal olarak desteklenmeyen bir çok annenin yaşamını yansıtır. Bunun yanı sıra annenin hissettiği değersizliği, bebeğiyle birlikte olmakta zorluk çekmesi, bebeğine yönelik düşmanca duyguları gibi altta yatan etmenleri de bize gösterir.

Başka bir gözlemci de buna benzer bir durumda kalmış, bir çok defa ziyaret saatinde anneyi evde bulamamıştır. Bazen böyle günlerde kapının üstünde annenin bir iş için çıktığını, hemen döneceğini ve bebeğin içeride yalnız olduğunu belirten notlar bulmuştur. Bir defasında gözlemci kapıda beklerken içeriden huzursuzlanmış bebek sesleri geldiğini duymuş ancak anne dönünceye kadar bir şey yapamamıştır. Bu tip olaylar, bebeğin maruz kalmış olabileceği sıkıntı ya da risk ile ilgili olarak gözlemcide akut anksiyete yaratır. Bu durumda sorumluluklar üzerine dikkatlice düşünmek gerekir. Bu bahsedilen örnekteki annenin uygun sorumluluğu üstlenmedeki güçlüğü bebek büyürken de devam etmiş ve bebek hareketli duruma geldiğinde bariz tehlikeli durumlarda annenin gözetiminden yoksun bırakılmıştır. Gözlemci, annenin ihmalini telafi etmek, anneye sorununu durumu abartmadan fark ettirmek ve anneye bebek bakımı ve destek konusunda yardım sağlayabilmek için en doğru müdahaleyi seçmek durumunda kalmıştır.

Ciddi ihmal, istismar davranışı veya cinsel istismar gibi sorumlulukları olan bir dış kurumdan yardım alınması gereken durumlarda, seminer grubu gözlemcinin bunu nasıl yapacağını tartışır. Daha sık görülen bir durum da, ortaya çıkan tehlikeli davranışın gözlemcinin varlığına güvenilmesinden dolayı mı, yoksa annenin incinmişliğini iletmesine bir araç olarak mı, yoksa o yokken de bebeğin gerçekten tehlike altında bırakıldığına bir kanıt olarak mı anlaşılması gerektiğinin belirsizliğidir. Buna açıklık getirmek için olaylar zincirinin çok dikkatle gözlenmesi gerekir. Ancak şu da bir gerçektir ki, her hafta ziyaret yapan bir gözlemci uzun zaman boyunca ciddi boyutta anksiyete yaşayabilecektir. Bu uç örnekler gözlemcinin konumunun belirsizliğinin göstergeleridir. Gözlemci, aslında aileyi ziyaret eden bir konuktur ve bu nedenle bir yandan bir polis ya da sosyal hizmet çalışanı gibi davranırken diğer yandan korkakça davranarak ve gizli işler çevirerek çocuğun ya da annenin iyi niyetine ihanet etmiş olma durumu arasında kalır. Eğer istismarı tanımına duygusal istismarı da katarsak, istismarcı gözüken aile ortamlarının sayısı korkutucu boyutlara ulaşabilir. Seminerler bu durumlarda, gözlemcinin endişelerini azaltmak, konuların üzerinde bir kez daha düşünülmesini sağlamak ve gereksiz bir aceleciliği önlemekte çok önemli rol oynar. Yine de zaman içinde müdahale gerekebilir ve gözlemciler kendilerini bir çok değişik konuda yardım istenen biri olarak bulabilirler.

Gözlemciyle aile arasındaki bir uzlaşma konusu, değişiklere ve devamsızlıklara verilen tepki üzerine düşünmektir. Bu geleceğin terapistlerine normal ve mantıklı görünen konuların güçlü bilinçdışı yansımalarını göstermesi açısından unutulmaz bir fırsattır. Düzenli bir ziyaret saati istemenin nedeni, klinik koşulları taklit değil, önem veren, üzerinde düşünülmüş bir tarzda davranma gereğidir. Böylece hem bir ziyaretçinin aile yaşantısına yapacağı etki vurgulanır hem de ailenin ne zaman geleceğinizi önceden bilme gereksinimi kabul edilmiş olur. Ayrıca gözlemci de bu sayede yakın gözlemin düzeni için uygun bir çerçeve oluşturabilir. Ancak ziyaretlerin bu düzenliliği gözlemi klinik ortamdakine benzer aktarım ve karşı aktarım tepkilerinin odağı haline getirebilir.

Örneğin bir gözlemci kendi analitik seansındaki bir değişiklikten dolayı, anneye değişikliğin oturması için birkaç hafta süre tanımadan, ziyaret saatini akşamüstünden sabahın erken bir saatine almıştır. Bu durum anneye de uymuştur, hatta bazı avantajları bile olduğu söylenebilir. Ancak yüzeyde üzerinde anlaşılmış olmasına rağmen bu durum bir sürü karmaşaya ve iptallere yol açmıştır. Gözlemci kimi zaman kapı önünde kalmış veya kapıyı gecelikle ve hazırlıksız, şaşkın bir görünümle açan anneyle karşılaşmıştır. Burada gözlemci kendi analitik seans saatindeki değişiklikle ilgili hoşnutsuzluğunu, anne ve bebeğe bu değişikliği yapma tarzıyla geçirmiş ve kendi fark edemediği duygularının bir kısmını yansıtmıştır.

Bu önemli sekmeden sonra ziyaretler tekrar düzene girse de aslında bu durumun tam olarak çözülmediği anlaşılmıştır. Aile evlerine çok da uzak olmayan yeni bir daireye taşınmış ancak yeni evinde bu gözlemlerin sürmesini istemediğini kesin bir dille belirtmiştir. Bu durum, küçük kızın (artık 16 aylıktı) gözlemcinin ziyaretlerinden açıkça hoşlanmasına, annenin de gözlemciye ciddi şekilde bağlanması ve çocuğunun gelişimi hakkında konuşmaktan zevk almasına rağmen gelişmişti. Ailenin taşınması tam yaz tatiline denk geliyordu ve büyük olasılıkla anne bu sefer ortamı kontrol edenin ve karşı tarafı şok edenin kendisi olmasında kararlıydı. Gözlemci, kurulmuş ve bir süre daha devam etmesi beklenen bir ilişkiyi kaybetmenin zorluğunu kabullenmek zorunda kaldı. Ayrıca önceden yapmış olduğu hareketlerle gözleminin kuyusunu kazdığı gerçeği ile yüzleşti. Klinik ortamdaki gibi, değişikliklere, ayrılık ve kayıplara karşı infantil tepkiler konusunda yardım alma şansı da yoktu. Tek yapabileceği şey, reddedilme, utanç ve suçu kabullenmekti.

Gözlemciler tatiller nedeniyle olacak kesintilere hazırlık yapmalı, sık sık hatırlatmalarda bulunmalı ve dönüşlerde karşılaştığı hoşnutsuzluğa da dikkat etmelidir. Tatil sonrası ziyaretlerde gözlemci kapıda iptal notuyla karşılaşabilir ya da bebek kendisini tanımayabilir, arkasını dönebilir, huysuzluk yapabilir veya anne mesafeli bir tavır sergileyebilir. Ayrılıklardan sonra toparlanma sürecini, şaşkınlığı, acısı, kızgınlığı, yeniden keşfetme duyguları ve hoşgörüsü yüzünden okunan gerçek bir bebekle yaşamak son derece güçlü bir derstir.

Şimdi bebek gözlem seminerinden aldığım üzerinde çalışılmamış bir gözlemi sunacağım. Bence bu, anne-bebek ilişkisinin birlikte yaşamlarının ilk hafta ve aylarına özgü bazı ilkel kaygılarına ve savunmalara iyi bir örnektir. Daha sonra gözlemcinin aile ile etkileşimi ve ailedeki fonksiyon üzerine bazı yorumlarda bulunacağım ve en sonunda da gözlemcinin bu deneyiminden ne öğrenebileceği konusuna değineceğim.

 

Michael’ın Gözlemi (bebek 5 haftalık)

 

Ortam

 

Michael, Londra’nın banliyölerinden birinde yaşayan, birkaç senelik evli, işçi sınıfı genç (20 ve 23 yaşında) bir ailenin ilk çocuğudur. Yeni bir ev almaya karar vermişler ancak bu işin olması için beklerken annenin anne-babasının evine taşınmışlardır. Hamileliğin son dönemleri ve Michael’ın yaşamının ilk haftaları annenin ailesinin evinde geçmiştir. Gözlemci çifti doğumdan önce, haftalık gözlemlerin olup olmayacağını konuşmak amacıyla ziyaret etmiş ve aile de kabul etmiştir. Gözlemci, Michael ve annesini doğumdan sonra hastanede çok kısa bir süre, daha sonra uzun süreli olarak ilk kez de bebek on günlük olduğunda görebilmiştir. Burada sunulacak olan dördüncü düzenli gözlemdir. Baba elektrik işleri yapan bir firmada çalışmaktadır. Anne büyük yerel hastanede sekreter olarak çalışmıştır. Büyükanne ve büyükbaba da çalışmaktadır.

 

Gözlem

 

Anne beni gülümseyerek içeri aldı ve “bütün hareket dün gece oldu. Şimdi uyuyor” dedi. Michael ilk kez giriş kapısının yanındaki beşikte idi. Yüzüstü yatmış, başını bir yana çevirmiş, battaniyenin altında ayaklarını oynatıyordu. Anne oturmamı istedi ve bana hemen Michael’ın sabaha karşı ikiye kadar uyanık olduğunu ve sonra beşte yine uyandığını söyledi. “Onu öldürebilirdim”, “bütün gece uyanık ve bütün gün uyuyor” dedi. Konuşmak biraz zordu, çünkü televizyonun sesi çok yüksekti. Kalkıp sesi kıstı. “Hepsi babasının suçu” dedi. “Ağlamaya başlar başlamaz kucağına alıp sallamaya başlıyor ve şimdi de çocuk buna alıştı.”

Michael gece uyandığında kendisinin zorlandığını (onu emzirirken uyukluyormuş) söyledi. “her iki saatte bir emzirilmesi gerekiyor – yani en azından” diyerek sözlerini düzeltti. “Öyle gibi geliyor. Geceleri bu süre altı saat kadar olabiliyor. Zaman çok hızlı geçiyor gibi geliyor, onu emzirmek yarım saat sürüyor ve bir buçuk saat sonra yine emzirme zamanı gelmiş oluyor” birlikte çalıştığı bir sağlık görevlisi, bebeklerin uyumasına yardımcı olmak için ilaç verilebileceğini söylemişti. Anne bunun iyi bir fikir olmadığını düşünüyordu. Yorgun olabileceği konusunda bir yorum yaptım ve Michael’a ne kadar bağlı hissettiğini söyleyerek beni onayladı. Cuma akşamı bir arkadaşının düzenlediği partiye gitmişti ve sadece iki saatliğine dışarı çıkabilmişti.

Bu noktada kapı çaldı ve babanın pencereden bakmakta olduğunu fark ettim. Anne şaşırarak “oh” dedi ve onu karşıladı. Baba içeri girip “merhaba” dedi ve Michael’a baktı. “Uyumuş” dedi. Anne onu uyararak susturdu ve baba “tamam pes ediyorum” dedi. Bu, annenin eşinin bebeği rahatsız etmesinden korkması ve onun doğru şeyi yapacağına güvenmemesinden kaynaklanıyor gibi göründü. Baba eşine yeni evleriyle ilgili imzalaması gereken evraklar verdi. “Al bakalım hayatını devretmek için imzala” diye espri yaptı. Anne imzaladı ve geri ödemenin ne kadar olacağını sordu. Baba cevapladı, anne ona kalıp kalamayacağını sordu. Baba kalamayacağını, dönmesi gerektiğini söyledi ve dostça “hoşçakal” diyerek çıktı.

Bu sırada Michael kımıldandı ve mırıldandı, annesi uyuyup uyumadığını kontrol etti. Bebek yatıştı ve kısa bir sessizlik oldu. Anne yorgun görünüyordu, toparlanır gibi oldu ve eşiyle babasının yeni iş kuracaklarını anlattı (bununla ilgili ayrıntılardan söz etti). Sonra pişmanlıkla bana eşiyle bir anlaşma yaptıklarından bahsetti. Hafta içi geceleri bebek için o, hafta sonunda da kocası kalkacaktı. Ancak şimdi bu işi kurmak için eşi cumartesi ve pazarları da çalışıyordu, yani anlaşma yürümüyordu. Onu üzen bir başka konu da, evi cuma günü teslim alacak olmalarına rağmen iki haftadan önce taşınamayacak olmalarıydı. Bu arada baba evi dekore edecekti. “Şimdi bunun için gitti” dedi “bir yerlerden eve konulacak halı bulmamız lazım”. Eğer kocası dekorasyonu yapmayacak olsaydı eve hemen de taşınabileceklerini söyledi.

Kendini bu düşüncelerden uzaklaştırmak istercesine gidip Michael’ı kaldırdı, halbuki sadece mırıldanıyordu ve hala uykulu görünüyordu. Onu yukarı kaldırarak “her zaman emzirilmeden önce ağlar” dedi. Michael’ı dizine oturttu ve olacakları beklemeye başladı. Michael uykulu uykulu gözlerini kırpıştırdı, dili ve dudakları ile emme hareketi yaptı, üzerindeki kazağı yumrukları ile rastgele iterek ağzına doğru götürdü. Sonra yumruğunu kazayla (ya da bilerek) ağzına götürdü. Yüzünü buruşturdu ve hafif bir çığlık attı. Annesi azarlar bir tonda “şimdi ne derdin var?” dedi, “bundan uzun da bekleyebilirsin, bunu daha önce de yaptın”. Kalktı, Michael’ı omzuna koydu ve TV kanalını değiştirmeye gitti. “Kanalı değiştirmemi bekleyebilirsin” dedi.

Daha sonra bir havlu alarak Michael ile birlikte oturdu. Annesi kalktığında artık ağlamıyordu  ve annesi önerdiğinde iştahla annesinin memesine yapışmıştı. Annesini vantuz gibi birkaç dakika emdi. Annesi onu bir süre sessizce izledi ve sonra “iyi ki video var” dedi. Televizyon saat on ikide kapanıyordu ve izleyecek hiçbir şey olmuyordu. Video olduğu için geceleri de televizyon izleyebiliyordu. Gündüzleri çocuk programlarını seyrediyordu. Ben herkesin işte olmasının değişik bir durum olduğunu (noel tatili dönemine kıyasla) söyledim. Bunu onayladı ve herkesin evde olduğu zamanları sevdiğini çünkü herkesin Michael’ı kucağına almak istediğini, böylece banyo yapabilecek, odasına girip kapısını kapatabilecek vakti olduğunu söyledi. Evin içi kaos durumundaydı ve toparlanması gerekiyordu. O sabah Michael ağlamıştı ve annesi onu dışarıda dolaşmaya çıkarmıştı, böylece kirli bezler ve bir sürü başka şey yelerde kalmıştı. Bazen kahvaltı bulaşıkları da oluyordu. Yine bir sessizlik oldu ve anne televizyon izledi. Çocuk programı bitmiş ve eski bir film başlamıştı. Film Viyana’da geçiyordu. Güzel bir kızla Amerika’lı müzisyen sevgilisi evleniyorlardı. Kız “bir bebek istiyorum” dedi. Anne bir tepki vermedi, ekrana bakmaya devam etti. Daha sonra tekrar kendini topladı, Michael’ı dizine oturttu ve sırtını sıvazlamaya başladı. Michael’ın başı bir tarafa düştü ve uyuklamaya başladı. Anne onu omzuna koydu, bebek hıçkırdı. Michael’ı tekrar kucağına oturttu ve “altını birazdan değiştireceğiz. Devam etmek istiyor musun?” dedi. Tekrar meme vermeye başladı ve bebek yine iştahla emdi. Michael’ın arabada çok güzel uyuduğunu söyledi. Birkaç gece önce bebek uyumadığında baba onu arabayla dolaştırmayı teklif etmiş. Ancak anne hem kendisi giyinmek hem de Michael’ı giydirmek ve soğuk havaya çıkmak istememiş. Zaten bebek uyusa bile üstünü tekrar soymak gerektiği için uyanırmış. Bir kez gündüz bebek ağlamaya başlamış ve anne üst kata çıkarak onu yalnız bırakmış. Döndüğünde hala ağlıyormuş.

Anne Michael’ın bezini değiştirmeye karar verdi. Sehpanın üstündeki bir mindere bebeği yatırıp soymaya başladı. “eğer uslu durursan biraz tekme atmana izin vereceğiz” dedi. Pantolonunu ve bezini çıkardıktan sonra bebeği yıkamaya başladı. Az önce sesler çıkarıp ağır ağır nefes almakta olan Michael artık sessizleşmişti. “Bu bölümü seviyor” dedi. Michael yediklerinin küçük bir kısmını çıkarttı. Annesi yüzünü silerken de altından sarı bir sıvı çıktı. Anne “işte bu kadar” dedi, “iki ucu da bir seferde sal gitsin”. Bu duruma biraz sinirlendi ama yine de bebeğin topuklarından tutup minderdeki pisliğe bulaşmasını önledi. Daha sonra giysisinin de kirlendiğini gördü, onu çıkarttı. Yakanın boynundan çıkarılmasını protesto eden Michael’a “bu senin hatan” dedi.

Michael’ın temizlenmesi bittiğinde, halinden memnundu. Annesiyle cilveleştiler ve anne onu güldürmeye çalıştı. Michael dikkatle ona bakarak el ve ayaklarını salladı. Anne “sadece sabaha karşı dörtte gülümsüyor” dedi.

Gözlemi sonlandırma zamanı gelmişti. Anneye bu saatin uygun olup olmadığını sordum. Uygun olduğunu ancak gelecek haftaya özel olarak başka bir saat ayarlamamız gerektiğini söyledi. Bir “kıl dönmesi” operasyonu geçireceğini, en son bu yapılırken bayıldığını, aslında epidural anestezi yapılsa daha iyi olacağını söyledi. Başka bir saat ayarladık. Beni kapıya kadar geçirirken Michael da kucağındaydı. “güle güle de” dedi. Michael tepki vermedi ve anne gülerek “ilgilenmiyor” dedi.

 

Michael’ın gözlemi ile ilgili yorumlar

 

Burada biraz depresif ve şaşkın bir anne görüyoruz. Kendi babasından (bebeği şımarttığını düşünüyor), kocasından (yeni evleri ile uğraşmaktansa kendi işini kurmak için çalışıyor ve akşamları ona yardımcı olmuyor) ve bebeğinden (istekleriyle kendisini yıprattığını ve bekleyemediğini düşünüyor) şikayet ediyor. Tatmin elde etmek için bebeğiyle kendisinin bir yarış içinde olduğunu düşünüyor (annenin TV izlemesine karşı bebeğin maması, annenin uykusuna karşı bebeğin gece hayatı). Kendi annesinden hiç bahsetmiyor. Ona bebek bakımında yardımcı olacak, sevgi dolu anne imgesini kaybetmiş, bakım görmeyen küçük kız duyguları içinde gibi görünüyor.

Televizyona olan düşkünlüğü, kendini bir tür yaşam duygusu ile doldurmak istemesi ve böylece kırılganlık ve boşluk gibi duygulara katlanabilmesi çarpıcıdır. Bebeğine hissettiği yok edici nefretin yarattığı anksiyeteyi yatıştırmaya çalışmasıyla açıklanabilir. Aslında bu düşmanca duygularının biraz farkındadır ve gözlemciyle de kendini baskı altında hissettiğini açıkça paylaşabilmiştir. Yeni doğan bebeğin ilgi görme konusunda annenin rakibi gibi algılanması, en çok sevilen kız çocuk iken (büyük olasılıkla halen bir yetişkin gibi değil de küçük bir çocuk gibi görülüyordu), ebeveynlerinin ilgisi artık idealize edilen torunlara doğru kaymış olması sonucudur. Anne büyük olasılıkla yine bu nedenlerden dolayı eşinin de bebeğe olan ilgisine duyarlıdır. İlk bebeğin doğumu için ebeveynlerin evine taşınmalarının da, annenin evdeki rahat ve güvenli pozisyonunu kaybetmesiyle (tıpkı yeni bir kardeş doğumundaki gibi) ilişkili olduğunu düşünüyorum (gözlemin bu aşamasında annenin kardeşleri olup olmadığını bilmiyorduk ancak daha sonra olduğunu öğrendik).

Bütün bu rahatsız edici hislerin etkisi ile anne kendini rahatlatmak, iyi bir anne olduğu yönündeki olumlu duygularını onarmak amacıyla Michael’ı kucağına alıyor. Bu noktada onu iten güç Michael’ın isteklerinden çok kendi ihtiyaçlarını tatmin etmektir. Daha sonra bezini değiştirdiği sırada sebep olduğu dağınıklıktan, pislikten rahatsız olarak Michael’ı suçlama eğilimine giriyor.

Bu arada Michael kendi duyguları ile temas halinde görünüyor. Annesine beslenmek istediğini iyice anlattıktan sonra kuvvetle memeyi emiyor. Uyanmaya başladığı dakikalarda bulduğu her şeyi ağzına sokmaya çalışıyor ve dikkati açıkça oral doyumlar üzerinde yoğunlaşıyor. Yumruğunu ağzına götürdüğünde ise rüyasındaki emme doyumu ile gerçek bir memeden gerçek bir besin almak arasındaki farkı hemen anlamış gibi görünüyor. Kucağa alınmak ve beslenmek onu toparlıyor ve ona bütünlük hissi, yoğunlaştırılmış ilgi, besin ve bağlanma arayışına bütüncül bir yanıt sağlıyor. Gözlemci, Michael’ın uykulu ve rastgele hareketleri ile beslenme sırasındaki bariz rahatlığı arasındaki farkı fark ediyor. Annesinin onu kucağında tutarken televizyona ihtiyaç duyduğundan bahsetmesi; Michael’a ilgi gösterip onu beslemesi sırasında bilinçdışında onun kendinden emin olmayan, kaygılı yönünü rahatlatıyor ve aynı zamanda başka bir şeyle ilişki içinde olması, onu kaos ve bütünleşememe gibi duygularından koruyor gibi görünüyor.

Gözlemci hem Michael’a (annesi onun ihtiyaç ve duygularını yeterince yanıtlayamamaktadır) hem de anneye (çok karışık duygularla mücadele etmektedir. İçsel veya dışsal destek kaynaklarıyla ilişkide destek görmemektedir) sempati duymuştur. Gözlemcinin ziyaretlerinin, annenin yalnızlık ve yalıtılmışlık duygularına iyi gelerek annede rahatlatıcı etki yaptığı da söylenebilir. Gözlemcinin kendisi de annenin ilgi ihtiyacının baskısını hisseder ve bu nedenle Michael’ın davranışını istediği gibi ayrıntılı izlemesi zorlaşmıştır.

 

Tartışma

 

Bu gözlem bize doğum sonrası dönemde sık yaşanan depresif duygulanımı (annenin zihninde yeniden canlanan infantil öğeleri) anlatır ve anneyle bebeğin paylaştıkları ilkel kaygıları gösterir. Anne, bebeğin bakımında gece ve gündüzün birbirine karışması, kaldırabileceğinin üstündeki dağınık ve kaotik ortam, bebeğin anneyi eski yaşamından alıkoyan ve bir besleme makinesi gibi hissettiren istekleri karşısında kapana kısılmış gibi hisseder. Michael’a, eşine ve babasına hissettiği öfke ve düşmanlık onun kendini bütün gibi hissetmesini sağlar ve dağılmasını önler. Michael’ın soyulmaya ve giydirilmeye verdiği hırçın tepkinin altında, bedensel bütünlüğüyle ilgili kaygılar vardır. Ancak emzirilme sırasında tekrar toparlanarak kendini iyi hissettiği de açıktır. Burada Michael’ın esnekliğine ilişkin küçük ipuçları bulunmakta ve annesi onun güçlerine ilişkin olumlu yanıtlar verebilmektedir,  ve bu durum birlikte gelişimlerinin belirgin özelliklerinden olacaktır.

Gözlemci seminere bozuk bir moralle gelmiştir. Çünkü annenin öfkesi ve özellikle Michael’a yönelttiği tehditkar hisleri dayanılması zor bir etki yaratmıştır. Aynı zamanda, annenin kendini savunma ihtiyacı duymadan açık şekilde iletişimi girmesinden de etkilenmiştir. Örneğin, bebeğin doymak bilmez açlığı ile ilgili yamyamlık esprileri ile aktarmış ve ev ile ilgili öfkesini kilerdeki tabutlardan bahsederken dile getirmiştir. Ancak gözlemci için asıl zor olan, bebeğin incinebilirliğinin bazen kötüye kullanıldığını ya da ihmal edildiğini ve annenin hoşnutsuzluk düzeyini görmektir. Gözlemci her ikisine de yardımcı olmak isterken farklı yönlere acımasızca çekildiğini hisseder, ancak annenin ilgi ve sevgi alma konusunda bilinçdışı bir rekabet içinde olması, ailenin diğer bireylerinin yardım etmesini de engellemektedir. Bir saatlik gözlem gözlemciyi bitkin düşürmüştür -annenin bitkinlik düzeyinden bir miktar alarak- çelişkili duygularla kuşatılmış ve Michael’dan kaynaklanan yaşama güdülerinin gücünden etkilenmiştir.

Zihnin bu ilkel süreçleri gözlemci üzerinde rahatsız edici bir etki yaratabilir. Bir yandan seminer toplantıları gözlemci için kapsayıcı ve destekleyici bir rol üstlenirken diğer yandan gözlem notları tutmak gözlemcinin çalışma kapasitesi olan erişkin kısmının harekete geçmesini sağlar. Buna rağmen gözlemci kendisini fazlasıyla etkilenmiş hissedebilir ve klinik çalışmaya başlaması için gerekli koşul olan bireysel analiz gereksinimi duyabilir.

 

 

Sonuç

 

Şu ana kadar, gözlemin, gözlemciyi klinik çalışmalara hazırlanmasını sağlayan bazı özellikleri tanımlandı. Bunları kısaca tekrar özetlemek gerekirse; ortamın hazırlanması, ziyaretlerin dakikliği, sürekliliğidir. Tatiller gibi ziyaret düzenini bozucu olaylar sonucu ortaya çıkacak rahatsızlıklara çok dikkat etmek gerekir. Gözlemcinin yargılayıcı olmayan, olumlu bir atmosfer yaratıcı yaklaşımı sayesinde aktarım ile karşı aktarım duyguları arasında bir ayırım yapmak kolaylaşacaktır. Karşı aktarım tanımı, hem gözlemcinin kendi kişisel yanıtını (karşı aktarımın klasik tanımı) hem de aile tarafından kendisine yönlendirilen yansıtmaların gözlemcide yarattığı duygusal tepkiyi içerir (karşı aktarımın günümüzdeki anlamı).

Sözel ifade öncesi döneme ait oldukça yoğun duygular söz konusudur ve bu nedenle aktarım ve karşı aktarımın anlaşılması bebeklerle çalışmanın bir diğer önemli alanı olan ilkel düzeyde iletişim özellikleri hakkında bize bilgi verecektir. Gözlemci, normal bir yansıtmalı özdeşimi hissetmeyi öğrenecek, bebeklerin bazı vücut dili özelliklerini anlayacak, konuşma öncesi döneme ait iletişimi tanımlamaya çalışacak ve böylece klinik çalışmalarında infantil aktarım özelliklerini daha iyi tanıyabilecektir. Tüm bu özellikler, küçük fiziksel değişikliklerin çok önemli anlamlar taşıyabileceği sessiz hastalarla, psikosomatik hastalarla ve özellikle küçük yaştaki hastalarla çalışmada büyük kolaylıklar sağlayacaktır.

En önemli katkısı ise, psikanalitik bakış açısının öğrenilmesidir. Bu, varsayımlar geliştirirken bilimsel yanının göz önüne alınması ve gözlem yoluyla zaman içinde sınanmasını gerektirir. İki yıl süren bebek gözlemi bu açıdan çok değerli bir tanıtım görevi üstlenir. Zihinsel bir sürecin yansıması olan duygusal duyarlılığın gelişmesi de çok önemlidir. W. R. Bion’a göre, bebeğin ilkel duygularının iletişimine olanak veren anneye ait “reverie” alanının gelişmesine benzer bir durum, iyi bir gözlemci ve iyi bir klinisyen olabilmek için de gerekir. Bu tür bir ruhsal işlev, belli düzeydeki bunaltıya, belirsizliğe, huzursuzluğa, çaresizliğe ve yoğunluğa katlanabilme kapasitesi gösterebilmelidir. Bu psikanalitik psikoterapist için gerekli bir özelliktir.

 

Margaret Rustin