Akran İstismarı Bölüm 1

1. BÖLÜM

 

GİRİŞ

 

ÖNSÖZ

 Okullarda öğrenciler arasında yaşanan akran istismarı “İngilizce; bullying” yeni bir sorun değildir. Dünyanın her ülkesinde bu sorunla karşılaşılmaktadır. Uzun yıllardır, gelişmiş ülkelerin eğitim sistemi içinde akran istismarıyla mücadeleye yer verilmektedir. Bu alanda yapılan geniş çaplı araştırmalar sonucu, akran istismarının tanımı, boyutu, ülkelere, okula ve eğitim sistemine göre farklı görünümleri, akranlarını istismarı eden ve akranları tarafından istismar edilen öğrencilerin özellikleri, bu davranışın kız ve erkek öğrenciler arasındaki farklı görülme şekilleri gibi bir çok alanda çok değerli bulgulara ulaşılmıştır. Ne yazık ki, bu sorun ülkemizde henüz tam olarak tanımlanabilmiş dahi değildir. Bu kitabı derlemekteki amacımız okulların, öğretmenlerin, okul rehberlik servislerinin, velilerin, öğrencilerin ayrıca çocuk ve ergen yaş grubuyla çalışan tüm ruh sağlığı çalışanlarının bu sorunlu davranış ve sonuçları hakkında düşünmeye başlamalarına yardımcı olmaktır. Bu amaçla, son yıllarda yurt dışında yayınlanan kitap, kitapçık ve yayınlardan yararlandık. Çok fazla yeni bilgi ve araştırma verisi sunmak yerine, akran istismarı davranışı ve bu davranışın yol açtığı bireysel, okul içi sorunlar konusunda son yıllarda bu alanda çalışmalar yapan tüm uzmanlar tarafından kabul edilmiş ortak bulgulara yer verdik. Ulaşmaya çalıştığımız hedef kitle içinde toplumun her kesiminden ve her yaş grubundan okuyucunun olacağı gerçeğinden hareketle, anlatım dilimizin mümkün olduğu kadar yalın ve teknik terimlerden uzak olmasına özen gösterdik. Bu noktada, henüz Türkçesi bile bulunmayan bir kavramı / fenomeni anlatmakta zaman zaman oldukça zorlandık. Bir sorunla mücadele etmenin ilk aşaması, o sorun hakkında yeterince bilinçlenmektir, bu nedenle bazı terimlerin çevirisinde ya da tanımlamalarda yaşanan zorluklar bizi yıldırmadı. En büyük dileğimiz, bu kitabın, okullardaki eğitimin sadece bilgi ezberlemekten öte olduğuna inanan ve öğretimde kalitenin arttırılması konusunda bilinçli kitlelerin eline geçmesi ve bu alanda araştırmaların yapılmasına ve daha kapsamlı kitapların yazılmasına katkıda bulunmasıdır.

 Dr Taner Güvenir

Editör

Öğrenciden Öğrenciye İşkence

(30 mayıs 2004 Pazar Balıkesir DHA)
Bandırma’da 11 yaşındaki H.C., bir kıza sarkıntılık eden arkadaşlarını öğretmenlere şikâyet etti. H.C.’yi cezalandıran öğrenciler, üzerine idrar yaptı, çivili sopa ve kemerle dövüp vücudunda sigara söndürdü. Balıkesir’in Bandırma ilçesindeki ……………….. İlköğretim Okulu 5 – A sınıfı öğrencisi 11 yaşındaki H.C.’ye, öğretmenine şikâyet ettiği okul arkadaşları tarafından işkence yapıldı. Bandırma …………… Mahallesi’nde oturan H.C., aynı mahallede oturan bir kıza sarkıntılık yaptıkları öne sürülen okul arkadaşları, Ö.C., H.B., T.C., M.Ç., K.A., N.S.N., E.K., M.K., Ö.A. ve G.Ş.’yi öğretmenlerine şikâyet etti. İddiaya göre, okulda öğretmenleri tarafından uyarılan öğrenciler, kendilerini ihbar etmekle suçladıkları H.C.’yi önceki gün mahallede bir köşeye sıkıştırarak cezalandırmak istedi. Sürükleyerek yakındaki Atatürk Parkı’na götürdükleri H.C.’nin üzerine idrar yapan çocuklar, daha sonra küçük çocuğu çivili sopa ve kemerle dövüp vücudunda sigara söndürdüler. Arkadaşları tarafından yaralarına tuz da basılan H.C., bir süre sonra bayıldı. İşkenceci arkadaşlarının korkup kaçmasının ardından kendine gelen H.C., çıplak halde yolda sürünerek cadde kenarına kadar geldi. H.C.’yi bulan vatandaşlar, hemen küçük çocuğu hastaneye kaldırdı.

İnternetten Online İşkence

(4 şubat 2004 Dış Haberler Servisi – Milliyet)
Almanya’da biri Türk dört öğrenci, okul arkadaşlarından birine 17 hafta boyunca işkence yaptıkları ve görüntüleri internetten on-line yayınladıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Hildesheim’de savcılığın yaptığı açıklamada 17 yaşındaki Türk öğrenci ile iki Alman ve bir Kazak öğrencinin mağduru haftada en az iki kez okuldaki bir depoda sopalarla dövdüğü ve kamera önünde soyunarak yaralarını göstermeye zorladığı bildirildi. 18 yaşındaki işkence kurbanı öğrencinin ise psikiyatrik tedaviye alındığı belirtildi.

Sınıf ortamında öğrenciler arasında çeşitli konularda anlaşmazlıklar ve çatışmalar olabilir. Özellikle erkek öğrenciler arasında, birbirinin sınırlarını ve gücünü sınama amaçlı ve genellikle oyun motifli, saldırgan davranışlar gözlenir. Kız öğrenciler arasındaki saldırıların niteliği ise genellikle sözel ifadeler ya da söylentiler yayma şeklindedir. Eğer bir öğrenci grubunun içinde akranlarını istismar etme eğilimi olan bir (ya da daha fazla) öğrenci varsa bu durum oyunlarının içeriğini etkileyecektir. Etkileşimleri daha kaba ve şiddet içerikli olacaktır. Akran istismarı davranışı gösteren öğrencinin grubu kontrol etme, kendini gösterme ve gücünü kanıtlama isteği hemen ortama hakim olur. En ufak sürtüşmeler ya da engellenmeler saldırgan içerikli yoğun tepkilere yol açar. Bu öğrencinin (ya da öğrencilerin) fiziksel üstünlüğü nedeniyle, bu saldırgan ataklar genellikle diğerleri için rahatsız edici ve acı verici olabilir. Akranlarını istismar eden öğrenci sınıfta yenebileceğine inandığı, en güçsüz öğrenciye saldırmayı tercih etse de, diğer öğrencilerle de kavga etmekten kaçınmaz. Genel olarak kendini oldukça güçlü hisseder ve kendine güveni tamdır.

 Eğer sınıfta, pasif davranan, kaygılı, güvensiz, girişken ve saldırgan davranışlardan çekinen ve fiziksel olarak zayıf bir öğrenci (potansiyel mağdur) varsa, akran istismarı davranışı gösteren öğrenci onu hemen fark eder. Bu öğrenci zincirin en zayıf halkasıdır, saldırıya uğradığında karşılık veremez, kolayca korkar, sıkça ağlar ve en basit saldırı karşısında bile kendini koruyamaz. Sınıftaki diğer çocuklarla şiddet içeren oyunlar oynamaktan kaçınır. Sıklıkla kendini yalnız ve arkadaşlarından soyutlanmış hisseder. Böyle bir öğrenci, akran istismarı davranışı gösteren öğrenci için en uygun hedeftir. Onun kaygılı hali, kendini savunamaması ve hemen ağlaması saldırıda bulunan öğrencinin kendini daha üstün hissetmesini ve kontrolü elinde bulundurmanın hazzını yaşamasını sağlayacaktır. Fakat bu kadarı da ona yetmez ve başkalarının da ona katılmasını ister. Yakın arkadaşlarını da bu öğrenciyle uğraşmaları konusunda teşvik eder. Mağdurun her zaman alay edilebilecek bir bakışı, giyinişi ya da davranışı vardır. Akran istismarı davranışı gösteren öğrenci için arkadaşlarının mağdura saldırısı, en az kendi saldırıları kadar keyif verir. Eğer bu saldırılar olumsuz sonuçlar doğurursa, her zaman geri adım atmak için açık kapı bırakır. Okuldaki yetişkinler genellikle bu gürültü patırtıya kayıtsız kalırlar ve öğrencilerin bu tür sorunları kendi aralarında çözmeleri gerektiğine inanırlar. Mağdur, okulda olan biteni ailesine anlatmaktan kaçınır.

Böylelikle sınıftaki diğer öğrenciler de bu “şamar oğlanı” ile uğraşmaya başlarlar çünkü o saldırı için güvenli bir hedeftir. Herkes onun güçsüz olduğunu, karşılık veremeyeceğini ve sınıftaki diğer güçlü öğrencilerin onu korumaya kalkmayacağını bilir. Eğer sınıfın güçlü öğrencileri ona saldırmışsa, biraz da diğerlerinin saldırmasında bir sakınca yoktur. Ne de olsa, o mızmızın tekidir ve değersizdir, saldırılmayı hak etmektedir.

Zamanla, mağdur, arkadaşları arasında giderek daha fazla soyutlanır. Zaten sınıf içinde azalmış olan değeri, açıkça yapılan alay ve saldırılarla daha da düşer. Herkes onun işe yaramaz olduğunu düşünür. Bu öğrenciyle beraber görülmenin, aşağılayıcı ve kabul edilemez bir durum olduğu düşüncesi yaygınlaşmaya başlar. Bazıları da aynı duruma düşmekten korktuğu için ona yaklaşmak istemez. Böylece, mutlak bir soyutlama tamamlanmış olur.

Yukarıda kısaca özetlediğimiz süreç öğrenciler arasında sıkça gerçekleşen akran istismarının gelişim sürecine bir örnektir. Farklı okul, farklı yaş ve akran grubunda bu süreç değişiklikler gösterecektir. Ancak temelde bu davranışın birey ve toplum sağlığına yıkıcı etkileri vardır. Ve ne yazık ki okul yönetimlerinin ve öğretmenlerin bu konuyu ele alış biçimlerinde belirgin farklılıklar bulunmaktadır.

“Öğrencilere, Atatürk ilke ve inkılaplarını benimsetme; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na ve demokrasinin ilkelerine, insan hakları, çocuk hakları ve uluslararası sözleşmelere uygun olarak haklarını kullanma, başkalarının haklarına saygı duyma, görevini yapma ve sorumluluk yüklenebilen birey olma bilincini kazandırmak, öğrencileri kendilerine, ailelerine, topluma ve çevreye olumlu katkılar yapan, kendisi, ailesi ve çevresi ile barışık, başkalarıyla iyi ilişkiler kuran, işbirliği içinde çalışan, hoşgörülü ve paylaşmayı bilen, dürüst, erdemli, iyi ve mutlu yurttaşlar olarak yetiştirme, ……Öğrencilerin sevgi ve iletişimin desteklediği gerçek öğrenme ortamlarında düşünsel becerilerini kazanmalarına, yaratıcı güçlerini ortaya koymalarına ve kullanmalarına yardımcı olmak ilköğretim kurumlarının temel amaçları arasında yer almaktadır (MEB Tebliğler Dergisi Eylül 2003-2552)”.

Yukarıda Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim kurumları yönetmeliğinde de belirtildiği gibi her öğrencinin kendini güvende hissedebileceği bir ortamda eğitim görmesi temel hakkıdır ve bu ortamı sağlamak da okul yönetiminin yönetmeliklerle de belirlenmiş olan öncelikli görevlerindendir.

Şimdi, okullarımızda sıklıkla tanık olduğumuz bu sorunlu davranışa, yol açtığı sorunlara ve alınması gereken önlemlere daha ayrıntılı bir şekilde göz atalım.